Stresle Barış: Hayatın Direksiyonuna Yeniden Geçmek
Nov 05, 2025
“İyiyim diyoruz ama omuzlarımız ağrıyor, nefesimiz daralıyor. Gerçekten iyi miyiz?”
Derin bir nefes alalım, hadi hep beraber! Çaylarınızı alın ve arkanıza yaslanıp okuyun.
Metropollerde yaşadığımız, istediğimiz çoğu imkana ulaştığımız dünyada bizimle bir parazit gibi olan bir yol arkadaşımız var: Stres. Bazı zamanlar belirginleşir yakından hissederiz, bazı zamanlar ise sinsi gibi kendini belli etmeden bizimle takılır.
Günümüz insanı için stres, tehlike sinyalinden çok bir yaşam biçimidir. Sabah hepimiz alarmların sesine uyanır, iş yerlerimize okullarımıza yetişmeye çalışırız. İlk koşuşturmalar ve stresler bu şekilde başlar. Devamında gün içinde herkes kendi koşuşturmasına dalıp “daha fazlasını yapmalıyım” hissiyle gündelik hayatına devam eder.
Aslında stres doğamızda var. İnsanoğlu binlerce yıl önce mağarasını bir ayıdan korumak veya karnını doyuracak bir av yakalamak için stres yaşardı. Bugünse o mağara bir ev kredisine, o av ise aylık market masrafına dönüştü ama bedensel tepkiler hiç değişmedi — karın ağrısı, çarpıntı, uykusuzluk, gergin omuzlar… Sadece sebepler değişti.
Kısa vadede stres bizi motive eder, korur, harekete geçirir. Ancak uzun vadede bağışıklığımızı zayıflatır, uykumuzu bozar, ruhumuzu yorar.
Uyku bozuklukları, bağışıklık zayıflaması ve ruhsal tükenmeye yol açar. Her ne kadar kendimize “İyiyim, sorun yok.” desek de bu kelimelerin devamı yorgunluk ve bıkkınlık içermektedir. Beynimiz bu durumu geçici gibi algılar ama bedene yansıyan etkileri kolaylıkla geçmez.
Sürekli ağrıyan omuzlar, düzensiz nefesler ve uykusuz geceler bedenin bize bir tepkisidir. Bir öğrenci olarak aşırı stres yaptığım günlerde yaşadığım omuz-sırt ağrılarını unutamıyorum.
Kadınlar için stres çoğu zaman sessiz bir yüktür. Toplumda kadın imajını görünür kılmak, “güçlü kadın” imajını korumak kadınlar üstünde stresin bir örneğidir. Hem evdeki bulaşıklar ile ilgilenmek hem de ders çalışmak çoğu genç kızın yaşadığı bir stres durumudur. Toplumdaki kalıplaşmış bu tabular kadınlar üstünde ekstra strese sebep olmaktadır.
Bugün, stresin bizi kontrol etmesine izin vermeyelim. Direksiyonu tekrar elimize alalım. Bir kahveyi yavaşça içmenin tadını çıkaralım, telefona uzanmadan sadece o anın içinde kalalım. Çünkü farkındalık savaşmak değil, tanımak ve anlamlandırmaktır.
Dünya Stres Farkındalık Günü bize tam olarak bunu hatırlatıyor: Hayatın temposunu değiştiremeyiz belki ama tepkilerimizi yönetebiliriz
Bugün de bize tam olarak bunu anlatıyor. Her şeyden önce önemli olanın kendimiz olduğunu hatırlayalım. En büyük iyileşme fark etmekle başlar bunu unutmayalım.
Özlem YILMAZ