Mizahın Perde Arkasında Kadın Olmak
Sep 03, 2025
Toplumun ‘’komik’’ anlayışı kadınlara yer bırakmıyorsa, o anlayışa bir şaka borcumuz var demektir.
“Kadınlar komik değildir.” Bu cümleyi kaç defa duydunuz hatırlıyor musunuz? Sosyal medyada dolaşırken kadınların yaptığı mizahi paylaşımların altında muhakkak denk geleceğiniz o yorum bu cümledir işte. Peki, bu işi meslek olarak yapan kadınlar ne kadar maruz kalıyor bu cümleye?
Bir kadın komedyenin yolculuğu tam olarak bu yargıyla başlıyor. Sahneye çıkan kadın bu algıyı umursamamayı öğrenip yıkmakla mücadele ediyor. Kadının nesne olduğu durumlara gülmek kolayken öznesi olup anlattığı durumlara gülmek eleştirilere hunharca maruz kalıyor.
Bir kadın komedyen en başta yaptığı içeriklerle değil dış görünüşüyle yargı potasına giriyor. Kıyafeti, saç stili ve hatta sesinin konusuna kadar yaptığı mizahi anlayıştan önce eleştiriliyor. Erkek bir komedyen tişört-kot sahneye çıkarken sorun yoktur. Kadın için maalesef böyle değil çünkü kadın aynı zamanda göze hitap edecek ve şık olacaktır muhakkak. Oysa izleyici oraya bir mizahı dinlemeye, hikayeyle buluşmaya geliyor. Komedyenin dış görünüşünün etkisiz olması gerekir.
En can alıcı nokta ise birçok kadın komedyen kabul görmek için sahnede kendisiyle dalga geçiyor. Kendi dış görünüşünü, geleneksel rollerini, sosyal hayatını, cinselliğini mizaha döküyor. Bunlar bir özgünlük göstergesi değil, bunlar toplum içinde “kabul edilme isteğini” içermektedir.
Hannah Gadsby bu duruma Nanette gösterisinde şöyle karşı çıkmıştı: “Kendimle dalga geçmeyi bırakıyorum. Çünkü bu, sizin rahatınız için yapılmış bir eğlence biçimi”. Bu sözleriyle size kendimi kabul ettirmek adına kendimi değersizleştiremem vurgusunu net bir şekilde yapmıştır.
Bir diğer konu kadın komedyenlerin cinsellik hakkında rahat konuşamamasıdır. Erkek komedyenlerin kadınları neredeyse aşağılayarak yaptığı cinsellik şakalarında kahkahalar havaya uçuşmaktadır. Kadın bir komedyen yapınca cinsellik mizahı birden “ yakışıksız” ve “abartılmış” gibi tepkilere maruz kalmaktadır. Oysa komedi herkes için nasıl ki ifade alanı ise konu da herkesin olmalı.
Kadınlar gelenekselleşmiş yargı kalıplarından her meslekte olduğu gibi burada da kurtulmalıdır. Aynı düşünceler sert mizah dediğimiz siyasi ya da şiddet gibi konuları içeren mizahlar içinde geçerlidir. Kadınlar sadece güldüren değil; anlatan, aktaran, sorgulayan da olabilir.
Tüm sert eleştiriler ve baskılara rağmen kadınlar sahneyi terk etmiyor. Aksine dönüştürmek ve kalıpları yıkmak için ellerinden geleni yapıyor. Yasemin Sakallıoğlu gündelik hayatın içinden kadın hikâyelerini sahneye taşıyor; Deniz Özturhan önyargıyı espriyle deliyor. Gupse Özay, Yalan Dünya ve Deliha gibi yapımlarda, kendi yazdığı karakterlerle kadınların sıradan ama özgün yönlerini mizahla buluşturuyor. İrem Sak ise sahnedeki doğallığı ve alaycı tarzıyla, kadınların yalnızca güzellikleriyle değil zekâlarıyla da güldürebileceğini hatırlatıyor.
Bu kadınlar sadece güldürmek değil, düşündürmek için de oradalar. Komedi artık yalnızca erkeklerin oyun alanında değil. Sahne artık kadınlar içinde açılıyor ve kahkahada en güzel şekilde değişip dönüşüyor.
Özlem YILMAZ