Gerçek güç, devam edebilmektir.

Uzun zamandır hayatı, kariyeri ve geleceği konuşurken en çok duyduğumuz kelime “güç”. Güçlü karakterler, güçlü liderlikler, güçlü hikâyeler… Sanki modern çağın tek geçerli kimliği buymuş gibi.

Toplumsal beklentiler, iş dünyasının ritmi, hızla değişen roller ve başarı tanımları gençliğin üzerine görünmez bir baskı bırakıyor, “Güçlü olmalısın” baskısı. Ancak burada ciddi bir problem var: Güç, çoğu zaman yanlış anlaşılan bir kavram.

Güçlü olmak; kusursuz olmakla karıştırılıyor, hiç düşmemekle, düştüğünde kimseye belli etmemekle, her koşulda ayakta kalmakla ve yetmezmiş gibi bu görünmez performansı sürekli devam ettirmekle eş tutuluyor.

Oysa ne hayat böyle işliyor ne de iş dünyası... Ve dürüst olmak gerekirse, hiçbir insan bu yıpratıcı tanımın altından kalkamıyor.

Gençlik üzerine konuşurken sık sık fark ettiğimiz şey şu: Bu nesil zorlu bir dönemde büyüyor. Belirsizliğin arttığı, doğruların sürekli değiştiği, yol tariflerinin yenilendiği, rekabetin görünmez ama hissedilir olduğu bir dönemde. Teknoloji, krizler, fırsatlar, kırılmalar, dönüşen kariyer modelleri… Her şey aynı anda yaşanıyor.

Bu yüzden güç dediğimiz şeyi yeniden tanımlamak zorundayız ve bu yeni tanım hiçbir şekilde “her şeye dayanmak” üzerine kurulu değil. Güçlü olmak zorunda değilsin. Gerçekten değilsin.  Asıl önemli olan şey, devam edebilecek kadar cesur olman. Çünkü devam etmek, kusursuzluğun değil, farkındalığın ve kararlılığın en büyük işaretidir.

Bir gün istediğin gibi ilerleyemeyebilirsin, bir proje beklediğin sonucu vermeyebilir, bir fikir istediğin gibi duyulmayabilir, bir yorgunluk, bir belirsizlik, bir tıkanma anı olabilir. Bunların hepsi çok normal.

Güç, tam da bu anlarda kendini gösterir:

İleriye dev bir adım atmak zorunda değilsin. Bazen bir milim ileri hareket etmek bile ilerlemedir. 

Bazen motive olmak değil, sadece devam etmeyi seçmek bile değerlidir. 

Bazen de kendine alan tanımak ve durup soluklanmak en büyük cesarettir.

Bugünün gençliği, başarıyı yeniden tanımlayan bir nesil. Kusursuz görünmeyi değil, gerçek olmayı seçiyor. Tek bir doğru yol yerine kendi yolunu kuruyor. Kalabalıkların beklentisi yerine kendi iç sesini duyuyor. Hataları “bitmişlik” olarak değil, sürecin bir parçası olarak görüyor. Ve bu dönüşüm, geleceğin liderlik modelini zaten değiştirmeye başladı.

 Biz TurkiSHE olarak, gençliğin bu dönüştürücü gücüne inanıyoruz. Bizim için güç; bir maskeyi taşımak, kusursuz görünmek ya da her zaman yüksek performans göstermek değildir. 

Bizim için güç; kendini anlamak, zorlandığında yardım istemeyi bilmek, düştüğünde kalkmayı planlamak, kalkamadığında dinlenmeyi seçmek ve yine de inandığın şeyden vazgeçmemektir.

Bu yüzden “güçlendirme” dediğimiz şey, kimseye ağır yükler yüklemek değil. Aksine yükleri hafifletmektir. Gerçekçi hedeflerle ilerlemek, kendini tanıyarak büyümek, toplulukla güçlenmek ve hayatın iniş çıkışlarını doğal kabul eden bir dayanıklılık geliştirmektir.

Bizim yolculuğumuzun amacı, gençliği “süper kahraman” olmak zorunda bırakmak değil. Onları, gerçek, duygusal, insan olan taraflarıyla güçlü kılmaktır çünkü dünya artık mükemmel görünen değil; karar alabilen, düşünebilen, uyumlanabilen, devam edebilen insanlara ihtiyaç duyuyor.

Güçlü olmak zorunda değilsin. Sadece devam edecek kadar cesur olman yeterli. 

Ve biliyoruz ki bu cesaret hem topluluklarla kurulan bağlarla hem de kendi iç yolculuğumuzla beslenir. Gelecek, bu cesareti taşıyanlarla kurulur. Biz de bunun için burada duruyoruz: Her adımı, her denemeyi, her yeniden başlamayı anlamlı kılmak için.

Unutma: Devam eden herkes, zaten güçlüdür ve bu güç, dünyayı değiştirmeye yeter.

Asiye Bahar TABANLI