Bizlerden Sizlere

Turkishe’nin sesini blogta keşfet!

Her yazıda kendinden bir parça bulacak, yeni bakış açılarıyla ilham alacaksın.

Eşit İşe Eşit Ücret: Neden Mücadele Ediyoruz?

eşitlik&kadın lider toplumsal cinsiyet eşitliği& kız kardeşlik Sep 09, 2025

Eşit işe eşit ücret, sadece bir kadın meselesi değil; toplumun tamamı için adalet meselesidir.

Eylül ayı benim için sadece mevsim değişimini değil, aynı zamanda toplumsal meselelerin de yeniden gündeme geldiği bir dönemdir. Havanın yavaş yavaş serinlemeye başlaması, yaprakların sararması bana hep dönüşümün mümkün olduğunu hatırlatıyor. Ama bir yandan da yıllardır çözülmeyen sorunların hâlâ hayatımızda ne kadar derin izler bıraktığını görüyorum. 

İşte onlardan biri de eşit işe eşit ücret meselesi. 26 Eylül’de düzenlenecek olan Equal Pay International Coalition etkinliği bu konuyu yeniden gündeme taşıyor ve ben yine aynı soruyla yüzleşiyorum: Kadınlar, erkekler ile aynı işi yaptıkları halde neden daha az kazanıyor?

Bu sorunun cevabını ararken sadece istatistiklere değil, kendi çevreme, yaşadığım ülkeye ve duyduklarıma da bakıyorum. Dünya genelinde kadınların erkeklerden ortalama yüzde yirmi daha az kazandığını biliyoruz. Bazı ülkelerde bu fark yüzde otuzlara kadar çıkıyor. Yani aslında bu sadece birkaç ülkenin değil, küresel ölçekte devam eden bir eşitsizlik.

Bu tabloya bakınca şaşırmıyorum ama içim biraz burkuluyor. Çünkü mesele sadece maaş zarfı değil; bir kadının kendi ayakları üzerinde durabilmesi, hayallerini gerçekleştirmesi, geleceğini güvence altına alması da bu farkın içinde saklı. Kadının emeğinin hâlâ daha ucuz görülmesi, bana aslında eşitsizliğin en çıplak halini gösteriyor.

Bu konuda iyileşme sağlayan bir örnek olarak İzlanda’yı verebilirim. Orada devlet, eşit ücret yasasını zorunlu hale getirdi. Yani şirketler kadın ve erkeğe farklı ücret ödeyemiyor. Bu bana hep şu soruyu düşündürüyor: Başka ülkelerde mümkün olan bir şey, neden diğer tüm ülkelerde hâlâ mümkün değil? 

Teknolojide ilerleyen, modernlikten söz eden bir dünyada, işin en temel adalet ölçüsünü hâlâ sağlayamamak yapılmış en gerçekçi şakalardan biri gibi geliyor..

Türkiye’ye bakınca da durum farklı değil. TÜİK’in verilerine göre kadınlar, erkeklerden ortalama yüzde on beş ila yirmi gibi bir oranla daha az kazanıyor. Bu sadece kâğıt üzerindeki bir veri değil, hepimizin günlük hayatında karşılaştığı bir gerçek. 

Kadınlar çoğunlukla daha düşük ücretli, daha güvencesiz işlerde çalışıyor. Çevremde çok başarılı kadınlar var; mühendis, doktor, akademisyen, girişimci… Ama bir noktada cam tavana çarpıyorlar. 

Ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar ne kadar yetkin olurlarsa olsunlar, yönetim kademelerine gelme şansları erkeklere kıyasla çok daha düşük. Kadınların yönetim pozisyonlarındaki oranı hâlâ yüzde yirminin altında. Bu tabloyu gördükçe bazen insanın emeğini kanıtlamaktan yorulacağını düşünüyorum.

Bence sorunlardan en büyüğü çalışan kadın maaşlarının şeffaf olmaması. Birçok şirkette, aynı işi yapan iki kişi arasındaki farkı bile öğrenemiyoruz. İnsan kaynakları “maaş gizliliği” derken aslında eşitsizlikler perdenin arkasında kalıyor. Kadınlar çoğu zaman sessizce daha düşük ücret almayı kabullenmek zorunda bırakılıyor. 

Bunun yanında, hâlâ kadınlara yüklenen bakım sorumlulukları da büyük bir engel olmaktadır. Çocuk bakımından ev işlerine kadar çoğu yük maalesef hâlâ kadınların omuzlarında. “Sen biraz kariyerini yavaşlat, ailenle ilgilen” cümlesini duyduğumuzda bunun aslında kadınların ekonomik hayattaki yerini daraltan en görünmez zincirlerden biri olduğunu biliyoruz.

Ama bu mücadelenin çözümsüz olduğunu düşünmüyorum. Avrupa’da ücret şeffaflığı yasaları çıkmaya başladı. Artık şirketler aynı işi yapan kadın ve erkek çalışanların ücret farkını açıklamak zorunda kalıyor. Bazı ülkelerde devlet kreş desteği sağlıyor, bakım politikalarını güçlendiriyor. Şirketlerin düzenli olarak eşitlik raporları yayınlaması da çok önemli bir adım. 

İzlanda, İsveç ve Almanya gibi ülkeler bu konuda örnek gösteriliyor. Türkiye’de de benzer adımların atılması gerektiğini düşünüyorum çünkü eşitsizliği ortadan kaldıracak olan sadece kadınların bireysel çabası değil; sistemin, kurumların, devletin ve işverenlerin sorumluluk alması.

Ben bu yazıyı yazarken aslında şunu fark ediyorum: Eşit işe eşit ücret mücadelesi sadece kadınların mücadelesi değil. Bu, bütün bir toplumun adalet ve refah mücadelesi. Kadınların emeği değer gördüğünde, toplumun tamamı kazanıyor çünkü kadın ekonomik olarak güçlendiğinde ailesini, çocuklarını, çevresini de güçlendiriyor. Eşitlik sadece bir kavram değil, yaşamın her alanına dokunan bir gerçeklik.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen biz kadınlar bir araya gelip birbirimizin sesini duyurabiliyoruz, yalnız olmadığımızı hissedebiliyoruz. Bu yazıyı yazarken de içimden geçen şey şu oldu: 

Belki bugün hâlâ aynı işi yaptığımızda daha az kazanıyoruz, belki hâlâ maaşlarımızı sorgulamak zorunda kalıyoruz ama biliyorum ki yarın bu tabloyu değiştirecek olan da biziz. Ve hep birlikte olduğumuzda, bu mücadelenin daha güçlü bir sesle yankı uyandıracağına inanıyorum.


Esra ÖNCÜ

 

Turkishe Bülteni

İlham ve Fırsatlar E-Postana Gelsin

Etkinlik duyuruları, ilham veren hikâyeler ve kız kardeşlik ağımızdan en güncel haberleri ilk sen öğren. 

Bilgilerin güvende, sadece ilham verici içerikler göndereceğiz.